Bizi kendisine hayran bırakan, hem Avrupalı hem kendine has, Portekiz’in güzel başkenti. Tejo ırmağında kurulu bu güzel şehir, ziyaretçilerine hem tarihsel, hem de görsel şölen sunmakta. Sadece mimarisi, güzel coğrafyası ve mutfağıyla değil insanıyla da güzel, görülmeyi sonuna kadar hak eden, yaşanılası bir yer. Büyük bir şehir olmamakla birlikte, 2 güne sığdırmak oldukça zor sadece önemli noktalar görülebilir.
Lizbon abartısız ilk görüşte sevilecek bir yer, insanın içinde burada yaşayabilirim duygusu uyandırıyor. Biraz da İstanbul’a benzemesinden midir bilemedik ama kendinizi gerçekten yabancı hissetmiyorsunuz. Avrupa’da ama farklı bir Avrupalı ayrıca insanları da sıcak. Mutlaka gelmelisiniz, umarız bize de tekrar kısmet olur, o derece sevdik kendisini.
Lizbon’da Ulaşım
Nasıl gidilir : İstanbul’dan yaklaşık 5 saatlik bir uçuşla Lizbon’daki Portela Havaalanına (LIS) ulaşıyorsunuz. Havaalanı şehre oldukça yakın ve şehre ulaşım rahat. Metro ya da taksi ile kolayca şehre gidilebiliyor. Şehirde sıklıkla ulaşım kullanacaksanız havaalanından Lisboa card almak mantıklı olabilir. Havaalanından metroya giderken turist ofisinden sizin için uygun olan Lisboa card alabilir ve sınırsız ulaşım hakkı elde edersiniz. Birçok müzeye ücretsiz ya da indirimli girebilirsiniz. Ayrıca trene de ücretsiz binebilirsiniz ama kartın ücreti daha fazla olur tabii. Lisboa kartlar 24, 48, 72 saatlik, kapsadığı şeylere bağlı olarak değişik ücretlerde satılmaktadır. İhtiyacınıza göre olanını alabilirsiniz. Şehir içi otobüs tek yön bilet 1.45 Euro ve otobüste ödeme yapılabiliyor. Biz ne mi yaptık? Bir çok yerde yaptığımız gibi yürüdük:))) mecbur kalmadıkça binmedik. Yürüyüş uğruna kaç ayakkabı eskittik gerçekten biz de hatırlamıyoruz.

Lizbon Metrosu : Havalanından kırmızı hatlı metroya binip kalacağınız yere göre uygun durakta inebilir ya da aktarma yapabilirsiniz. Bizim kaldığımız bölge yeşil hat üzerinde olduğu için Alameda durağından yeşil hatta geçiş yaptık ve Baixa-Chiado durağında indik. Tek yön bilet yaklaşık 1.85 Euro. Biletmatiklerden ya da gişelerden temin edebilirsiniz, metrodan çıkarken de kullanacağınız için biletinizi kullandıktan sonra atmayın. 24 saatlik bilet alırsanız ücreti 6.40 Euro. Metro, tramvay ve otobüste kullanabilirsiniz. Metro 06:30-01:00 saatleri arasında çalışmaktadır. Metro ile havaalanından yaklaşık 30 dakikada şehir merkezine ulaşırsınız. Metro kullanmadığımız için aklımızdan tamamen çıktı ama siz kullanacaksanız tasarımı ile meşhur Olaias istasyonunu görmeyi ihmal etmeyin.
Aerobus havaalanı otobüsü: Metro dışında Aerobus havaalanı otobüsünü de kullanabilirsiniz. 1 numaralı Aerobus ile Rossio Meydanı yaklaşık 30-35 dakika sürüyor. Alandan sabah 7’den itibaren her 20 dakikada bir kalkmakta. Havalimanı otobüsleri, Comercio Meydanı veya Cais de Sodre gibi şehrin merkez noktalarına gitmekte. Otobüs bilet fiyatı 4 eurodur. Bu arada Aerobus havaalanı otobüsü dışında 91 numaralı halk otobüsü ile de şehir merkezine ulaşmak mümkün. Ücreti 1.35 Euro. Yolculuk 20 dakika civarı sürüyor.
Taksi: Metro ya da Aerobusların gitmediği bir noktaya gidecekseniz taksi en iyi seçenek. Alan-şehir merkezi yaklaşık 15 Euro civarı. Bir de havalimanı taksi ücretine 2.5 euro vergi ve bagajınız varsa 1.5 Euro gibi bagaj ücreti ekleniyor. Limandan şehir merkezi 7 km ve 15-20 dakika gibi bir sürede merkeze ulaşabiliyorsunuz. Lizbon’da mesafeler birbirine uzak değil ve 3-4 kişilik grup olarak geldiyseniz taksi en iyi seçenek bile olabilir. Ama birçok yerde olabileceği gibi taksimetreye dikkat edin ya da ortalama fiyatı binmeden önce şoföre sorun.
Tramvay: Tramvaylar Lizbon ulaşım sisteminde önemli bir yere sahip. Remodelado adlı eski tramvaylar kullanılıyor. Ödemeyi bindikten sonra yapıyorsunuz. Portekiz bu eski tramvayları korumakta. Yeni tramvayların biletini istasyonlardaki biletmatiklerden temin edebilirsiniz. Fiyatı 2.90 Euro. Gelelim bu meşhur tramvayların nerelere gittikleri: 28 numaralı ve turistlerin gözdesi en meşhur tramvay. En uzun hat bu hat. Baixa’yı Estrela Semtine bağlıyor. Martim Moniz’den başlıyor en son Campo Ourique’den dönüyor. Kaleye kadar gidiyor. Çok kalabalık bir hat, ayakta kalabilirsiniz. Yoğun sezonda geldiyseniz durak başı olan Martim Moniz’den binmenizi tavsiye ederiz ama bu bile çözüm olmayacaktır, birçok insan sizin gibi düşünüp uzun kuyruklar oluşturacaktır. Gezimizi Ocak ayında yaptığımız için rahatlıkla binebildik ama yine de oldukça kalabalıktı. 25 Numaralı Tramvay. Merkezi sahilden Estrela Semti’ne bağlıyor (Praça do Comércio-Campo de Ouriqu). 18 Numaralı Tramvay Cais do Sodre’yi Ajuda Semtine bağlıyor. 12 Numaralı Tramvay Kaleye ring yapıyor (Praça Figueira-Praça Figueira). 28 numaralı tramvaya binemezseniz benzer yerlerden geçen 12 numaralı tramvaya da binebilirsiniz. 15 Numaralı Tramvay Praça de Figueira ile Alges arası çalışır, Belem’e, Figueira meydanı veya Comercio meydanına gitmek için kullanabilirsiniz.
Lizbon’a Ne zaman gidilmeli ?
Her mevsim gidilebilir ancak yazın sıcak olacağını hesaba katmak gerek. Ocak ayında gitmiştik ve hiçbir sorun yaşamadık. Gezmek için Ocak-Şubat aylarını rahatlıkla tavsiye ederiz ayrıca bu dönemlerde aşırı kalabalıklardan da bunalmazsınız. Deniz için gitmek ne kadar mantıklı bilemeyiz ama yazın giderseniz denizden de faydalanılabilir. Portekiz için Schengen vizesi gerekiyor.
Lizbon kaç günde gezilir ?
Elbette zaman ve bütçe meselesi ama gitmek az yol değil ve gitmişken en az 4 günü hak eden bir şehir. Biz 4 gece kaldık, bir günün tamamını Sintra’ya ayırdık. Porto’ya geçmek isterseniz ilave 2 gün daha gerekir.
Lizbon büyük bir şehir değil. Baixa–Chiado, Barrio Alto, Alfama ve Belem, şehirdeki en önemli gezi noktaları ve buralara yakın konaklarsanız yürüyerek birçok yeri rahatlıkla gezebilirsiniz. Ya da metro ile hızlıca birinden diğerine geçersiniz. Alfama’da metro bulunmadığı için buraya tramvay ile ulaşabilirsiniz. Yazımızda, gezinizi düzgün planlayabilmeniz için her mahalleyi, orada neler yapılabileceğiyle birlikte, ayrı ayrı anlatmaya çalıştık. Bu mahalleler birbirinin ya dibinde ya da çok yakın, yürüme mesafesinde. O nedenle de gün içinde birçok noktaya gidebilirsiniz. Bunların biraz dışına çıkan yerler Gulbenkian Museum, Belem Bölgesi ve İsa Anıtı diyebiliriz. Lizbon yakınında bulunan ve trenle gidilmesi gereken yerler ise Cascais ve Sintra.
Lizbon’da Nerede Kalmalı ?
Konaklamak için Baixa, Chiado, Barrio Alto, Rossio, Cais do Sodre ilk aklımıza gelen yerler. Bu bölgeler birçok yere yürüme mesafesinde ve metro hattına yakın. Alfama bölgesi ise yokuşlu bir bölge ve metro ulaşımı yok. Biz R.Garret Caddesi üzerindeki Hotel Borges Chiado’da kaldık. Havaalanı ulaşım bölümünde bahsettiğimiz gibi kaldığımız bölge yeşil hat üzerinde olduğu için kırmızı hattan Alameda durağında inip yeşil hatta geçtik. Sonrada Baixa/Chiado durağında indik. Otelimiz metroya yaklaşık 150 metre uzaklıktaydı. Eski bir otel ama sıkıntı yaşamadık. Kahvaltısı fena değildi. Çalışanları kibar ve yardımcı. Yeri çok merkezi. Bu bölgede kalacak olursanız hangi otel olursa olsun odanızın üst katlarda olmasına özen gösterin. Şehir merkezi gece geç saatlere kadar çok hareketli ve gürültülü olabiliyor. Odamız 4. katta iç avluya bakan bir odaydı. Biraz karanlık ve kasvetliydi ama gürültü sıkıntımız hiç olmadı. Zaten odaya da akşamdan akşama geldiğimiz için loş olmasını da dert etmedik.
Lizbon Gezilecek yerler
1.Gün: Chiado ve Bairro Alto Bölgesi (yukarı mahalle):
Chiado – Odaya yerleştikten sonra vakit kaybetmeden yakın çevremizi keşfetmek üzere dışarı çıktık. Zaten çok merkezi bir yerde kaldığımız için de birçok yere kolayca ulaşabildik. Otelimiz Chiado bölgesindeki Rua Garrett caddesi üzerinde. Chiado, Lizbon’un en sevilen yerlerinden biri. Rua Garrett ve Rua de Carmo caddeleri Chiado bölgesinin önemli iki alışveriş caddesi ve bu iki caddenin kesişme yerinde Armazens do Chiado adlı alışveriş merkezi bulunmakta. Bunlar üzerinde cafe, alışveriş merkezleri ve mağazaların bulunan keyifli caddeler. Rua Garrett sokak sanatçılarının sıklıkla gösteri yaptığı eğlenceli bir cadde. Bakalım Chiado bölgesinde başka neler var;
- A Brasileira cafe: Otelimize neredeyse bitişik konumdaki bu ünlü kafenin önünde, geçmişte buraya sıklıkla gelen Portekiz’in en ünlü şairlerinden Fernando Pessoa’nın bronz heykeli bulunmakta. Bizde fırsatı değerlendirerek yanında resim çektik. Çünkü bu aktivite turistlerin olmazsa olmazlarından biri. Neyse ki çok yakında konakladık ve gerek sabah erken saatte otelden çıkarken gerekse dönerken kendisiyle bol bol baş başa kalma imkanımız oldu. Yoksa düşük sezonda gitmiş olmamıza rağmen kendisini yalnız kıstırma şansımız zor olacaktı.
- Bertrand Kitabevi: Dünyanın en eski kitabevlerinden Bertrand Kitabevi de Rua Garrett caddesinde ve kafesi de bulunmakta.
- Elavador de Santa Justa ( Lizbon Santa Justa Asansörü ) Kitapevinden sonraki durağımız. Otelden 300 metre uzaklıktaki asansör gerçekten güzel bir asansör. Otelin bulunduğu Rue Garrett caddesinin sonundan sola dönüldüğünde yaklaşık 100 metre ileride. Asansör Baixa ve Bairro Alto’yu bağlıyor. Lizbon’un hatırı sayılır bir kısmı yokuşlu, inişli çıkışlı. Yürümeyi sevmeyenler ya da vakti kısıtlı olanlar şehri gezmek için bu asansörleri ve nostaljik tramvayları rahatlıkla kullanabilir. Binmek isterseniz 5 Euro ama lisboa card ile bedava. Biz gittiğimizde kuyruk yoktu ama yüksek sezonda oldukça uzun kuyruklar oluyormuş. Uzun kuyrukları beklemek ne derece gerekli bilemeyiz. Manzarası güzel ama Lizbon’da güzel manzaradan bol bir şey yok zaten. Binmek istemezseniz de arkasından yürüyerek çıkılabilir. Asansör Porto’da doğmuş Fransız asıllı mimar Ranoul Mesnier du Ponsard tarafından 1900 yılında tasarlanmış ve yapımı iki yıl sürmüş. Güzel iş çıkarmış, kendisine buradan ebedi istirahatinde rahatlıklar dileriz.
- Carmo Convent ve Carmo Müzesi: Asansörden birkaç dakikalık yürüyüşle geçiş yapabilirsiniz. Largo do Carmo caddesindeki Carmo Convent (Rahibe Manastırı) kesinlikle görülmesi gereken anıtsal bir yapı. Orta Çağ’a ait ve büyük bölümü ve çatısı 1755 Lizbon Depremi’nde yıkılmış ve bir daha yapılmamış ama Gotik duvarları ayakta. Giriş ücreti 5 Euro. Bizce mutlaka görülmeliler arasında.
- Rua Augusta Caddesine Yine asansörün oradan geçebilirsiniz. Bu cadde alışveriş merkezleri, restoran ve kafeler bulunan kalabalık bir cadde. Rua Garett caddesinin diğer tarafı Lizbon’un Bairro Alto Bölgesi oluyor. Bairro Alto’ya Santa Justa Asansörü ile çıkabilir ya da Rua Garett caddesinden yürüyebilirsiniz.
- Chiado Museum: Chiado bölgesinde, Rua Serpa Pinto caddesinde bulunmaktadır. Genellikle Portekizli sanatçıların eserleri bulunmakla birlikte Rodin’in eserleri de müzede sergilenmektedir.




Bairro Alto Bölgesi (Yukarı Mahalle): Bairro Alto, Chiado bölgesinin komşusu. Sanatçı ve yazarların uğrak yeri, şehrin bohem hayatının merkezi. Lizbon’daki çini kaplı binalar, parke döşeli daracık sokaklar, barlar, fado müziği ve gece hayatı ile ünlü bölge. Her zevke ve keseye uygun eğlence yerleri, fado evleri, bar ve gece klüpleri bulunmakta. Bir olumsuzluk yaşamadık ama giderken okuduğumuz uyarıları kendi yazımızda da yapalım, cüzdanlara ve yanınıza bir şey satmak için gelenlere dikkat edin. Buraya gelmişken Brezilya kökenli caipirinha içebilirsiniz. Bairro Alto bölgesinde neler var;
- Elevador da Bica‘yı Rue Loreto caddesinde göreceksiniz. Her ne kadar adı asansör olsa da aslında nehirden Bairro Alto’ya çıkan bir finiküler kendisi. Lizbon’da en çok fotoğraflanan nokta diyebiliriz burası için.
- Mirador de Sao Pedro de Alcantara: Bairro Alto’dan şehrin panaromik manzarasını seyredebileceğiniz “teras bahçeleri” yani “Mirador de Sao Pedro de Alcantara” bölgesine ulaşabilirsiniz.
- Sao Roque Kilisesi ve Müzesi: Hazır bu bölgedeyken Largo Trindade Coelho caddesindeki Sao Roque Kilisesi ve Müzesine uğramayı ihmal etmeyin derim. Dışı oldukça sade bir mimariye sahip olan Sao Roque Kilisesinin içi oldukça zengin süslemelerle kaplıdır. 1570 yılında inşa edilmiş olan Cizvit Kilisesi 1755 yılındaki depremi hasar almadan atlatmıştır. Lizbon’daki en güzel süslemeli kilise desek inanın abartmış olmayız. Barok stildeki bu kilise altın ve gümüş dahil olmak üzere birçok değerli maden kullanılarak yapılmış ve bu yönüyle Avrupa’nın en pahalı kiliseleri arasındadır. Tavandaki kıyamet sahnesi oldukça ilgi çekicidir.
- EmbaiXada: Bairro Alto bölgesine yakınlığından dolayı burada bahsetmek istediğimiz bir yer daha var. Principe Real Bölgesindeki sembolik yapılardan olan ve Ribeiro da Cunha Sarayından dönüştürülmüş olan EmbaiXada. İçinde tasarım mağazaları ve restoran var. Bairo Alto’dan yaklaşık 7-8 dakikalık yürüme mesafesinde. Farklı konseptte elbise mağazaları, kozmetik ürünler, el sanatları galerileri, kuyumcular ve özel tasarım ev mobilyaları yapan butik dükkânlar gibi birçok bölümü bulunuyor. Mini konser alanları ve bazen çağdaş Portekiz sanatçılarının özgün eserleri de sergileniyor. Yolunuz düşerse gerçekten gezilebilecek ilginç bir yer.
- Basilica de Estrela: Bairro Alto bölgesine yaklaşık 1.5 km mesafedeki Estrela bölgesindeki Basilica de Estrela, Lizbon’da görülmesi gereken önemli kiliselerden biridir. 18 yy.’da Portekiz kraliçesi I.Maria, erkek çocuğu doğurduğunda ettiği yemini yerine getirmek amacıyla yaptırmıştır. İç mekanı oldukça güzel olup, ücretsiz gezilebilir. Barok ve neoklasik özellikler taşıyan mimarisi oldukça gösterişli olup, güzel bir kubbesi ve iki adet çan kulesi bulunmaktadır. Döşeme ve duvarlarında pembe, gri ve sarı renkli mermerler kullanılmıştır. Vaktimiz olmadığı için çatısına çıkmadık ancak 4 euro karşılığında ve 114 basamak kat ederek ulaşacağınız çatısının çok güzel bir manzaraya sahip olduğu ifade edilmektedir.


Sao Roque Kilisesi: Dışı oldukça sade bir mimariye sahip olan kilise, zengin iç süslemelere sahiptir.


2.Gün: Baixa Bölgesi (Downtown)-Bu bölgenin temelini Comercio Meydanı ile Rossio Meydanı ve çevresi oluşturur. Baixa bölgesini gezmek için önceki gün izlediğimiz rotayı izleyerek Santa Justa Asansörünün oradan Rua Agusto Caddesine geçtik. Rua Augusta sadece yayalara açık bir cadde ve çok uzun değil. Bu caddenin bir ucunda Comercio Meydanı (Ticaret Meydanı diğer adı Saray Meydanı) diğer ucunda Rossio Meydanı bulunmakta. Rua Augusta caddesindeki Rua Augusta takından geçerek Comercio Meydanına geçiş sağlıyorsunuz. Baixa bölgesinde neler bulacaksınız;
- Comercio Meydanı : Praça do Comercio nehir kenarında. Şehrin en güzel meydanlarından biri. 1755 deki depremde burada bulunan Ribeira Sarayı ve Baxia bölgesi yıkılmış. Meydanın köşesinde Museu da Cerveja-bira müzesi var, girişi 5 Euro. Giriş katında barı var, müzeye girip özel yapım bira içebilir, geleneksel balık, yumurta ve patatesten yapılan içinde Portekiz peyniri bulunan codfish kek tadabilirsiniz. Dilerseniz mekanda yemek de yiyebilirsiniz. Bir yerlerde buranın yeni yıl kutlamalarının yapıldığı en popüler meydan olduğunu ve insanların yanlarında 12 adet üzüm getirerek saat 00:00’da, 12 dilek tutup üzümleri yediğini okumuştum. Yılbaşında gelirseniz aklınızda bulunsun. Comercio meydanının ortasındaki heykel ata binmiş King Jose I‘e ait.
- Rossio Meydanı : Rua Augusta takından tekrar geçerek bu kez caddenin diğer ucundaki Rossio meydanına geçiş yaptık. Bu meydan şehirdeki en önemli meydan ve buluşma noktalarından biri ayrıca Rossio Tren Garı da burada. Meydanın ortasında 1870 yılında dikilen, 23 metre yüksekliğindeki mermer sütunun üzerindeki kral IV.Pedro’nun bronz heykeli ve hemen önünde çok güzel çeşme ve fıskiyeler bulunmakta. General üniforması içindeki kralın başında defne şeklindeki tacı vardır. Kral sağ elinde Anayasa Metnini tutmaktadır. Çevresinde dinlenebileceğiniz banklar, cafeler ve restoranlar var. Meydanın bir kenarında Dona Maria II Ulusal Tiyatrosu var. Meydanın tabanındaki desenli siyah beyaz taş döşeme okyanus dalgaları motifinde. Lizbon yeme/içme başlıklı yazımızda ayrıca bahsi geçecek olan Lizbon’a özgü vişne likörünün en popüler adresi Rossio meydanının hemen dibinde bulunan A Ginhinja olup, gelmişken shot şeklinde satılan likörden deneyebilirsiniz. 1 shot yaklaşık 1 euro. Meydanın diğer adı Praça Dom Pedro IV Meydanı . Her yere yakın olması nedeniyle konaklama için tercih edilecek bir bölge. Meydandan Bairro Alto’ya geçiş yapılabilir. Bairro Alto şehrin gece hayatının hareketli olduğu kısımdır.
- Praça do Figueira (Figueira Meydanı): Rossio Meydanın sol tarafında ve yaklaşık 2 dakika yürüme mesafesinde olan bu meydanda birçok otobüs ve tramvayın kalkış durakları durakları bulunur. Ayrıca buradan hop-on off otobüslere ve tuk tuklara binebilirsiniz. Yine hazır buralardayken. 16.yy civarında bu meydan hastaneye ait bir alanmış. Lizbon’u vuran 1755 depremi ile birçok şey yıkılmış ve bu alan 1949 yılına kadar açık pazar olarak kullanılmaya başlanmış. 1971 yılında da Kral I. John’un bronzdan yapılmış heykeli meydanı süslemeye başlamış.
- Avenue Liberdade : Rossio bölgesindeyken geçiş yapabilirsiniz. Av. Liberdade Lizbon’un en gözde caddelerinden biri. Pahalı markaların, alışveriş yerlerinin bulunduğu bir cadde. Yine cafe ve restoranlar mevcut. Sevenleri için Rossio Meydanından Avenue Liberdade ile birleştiği noktada Hard Rock Cafe bulunur. Hard Rock Cafe, Avenue Praça dos Restauradores meydanındadır. Restauradores Meydanının ortasında 30 metre yüksekliğinde çok güzel bir anıt vardır.
- Praça Marquês de Pombal: Avenue Liberdade’den geçiş yapabilirsiniz. Ortasında anıt bulunan döner bir kavşak burası, Lizbon’un en büyük meydanlarından ve kavşaklarından biri. Ortasında Lizbon’un en önemli devlet adamlarından Marques de Pombal’ın çok güzel bir anıtı var. Pombal meydanının hemen yanında şehrin en büyük parklarından olan Eduardo VII Parkı bulunur. Yolumuzun üzerinde olduğu için fotoğraflarını çekerek yolumuza devam ettik. Nereye mi gittik, tabii ki Gulbenkian Museum. Gördüğünüz gibi Baixa bölgesinde gezilecek yerler birbirine yakın, çok kısa mesafelerle yürüyerek birinden diğerine geçiş yapıyorsunuz. Hiçbir araca binmenize gerek yok. Burada anlattığım bütün noktalar Baxia bölgesindeki yerlerdir.







Lizbon Gülbenkyan Müzesi : Baxia bölgesine yaklaşık 3 km mesafede bulunuyor. Müzeyi 2. günümüzde gezdiğimiz için Baxia’dan geçiş yaptık. Yürümek istemezseniz Rossio’dan ya da bulunduğunuz yerden metro ile de gelebilir, S.Sebastiao durağında inersiniz. Uçakta gelirken Lizbon’da yapacaklarımıza ait notlarıma göz atıyorduk. Yanımızda oturan bey Türk müsünüz diye sordu, elimdeki notlar gözüne ilişmiş ve yazımızı tanımış. İsrail’den geliyormuş Lizbon’a. Dil bilimcisiymiş ve İsrail’de bir üniversitede hocaymış. Portekizce üzerine çalışmalar yapıyormuş o sıralar. Beşinci gelişiymiş, gelip yerinde çalışmalar yapıp dönüyormuş. Türkçe de çalışmış, “tanıyıp okuyabiliyorum ama konuşamıyorum” dedi. Neyse sohbetimiz esnasında bize gezilecek yerler hakkında önerilerde bulundu. Müzeyi mutlaka görmemizi hatta güzel bahçesinde bir şeyler içmemizi tavsiye etti. Kendisi de sıklıkla buraya gelir ve çalışırmış. Zaten listemizdeydi ama gezilesi olduğunu konfirme etmiş olduk ve gezdikten sonra bir kahve molamızı da müzenin güzel bahçesinde almaya karar verdik. Orijinal adıyla Museu Calouste Gulbenkian, Kalust Sarkis Gülbenkyan’ın mirası olarak ve Kalust Gülbenkyan Vakfı tarafından Ekim 1969’da açılmış. Üsküdar doğumlu ve Osmanlı vatandaşı olan silah tüccarı Gülbenkyan, İmparatorluk yıkıldıktan sonra Portekiz’e sığınmış ve vefat ettiği 1955 yılına kadar burada yaşamış. 40 yılı aşkın süre biriktiği şahsi koleksiyonu, kurduğu vakıf tarafından müzede sergilenmektedir. İstanbul’a benzemesi Lizbon’a yerleşme sebeplerinden biriymiş. Koleksiyonun yanında müzede modern sanat eserleri bulunmakta. Koleksiyonda sergilenenler arasında İznik çinileri, 16.17 yy. Türk ve İran halıları, çin porselenleri, mobilyalar, tablolar, sikkeler, heykeller ve kıyafetler var. Rembrant, Rubens, Monet ve Renoir gibi sanatçılara ait tablolar da bulunmakta. Hızlıca gezmek en az 2 saatinizi alır. Gezi sonrası bahçesindeki kafede kahvemizi içerek biraz yorgunluk giderdik. Gerçekten çok güzel ve huzurlu bir bahçesi var. İstanbul-Üsküdar doğumlu Gülbenkyan’ın hayatı Osmanlı vatandaşı olarak başlamış ve dünya vatandaşı olarak Lizbon’da son bulmuştur. Irak petrollerinden aldığı komisyonlar nedeniyle adı “Bay yüzde 5”olarak anılan ve 20.yy’ın en zenginlerinden biri olan Gülbenkyan’ın koleksiyonu evim dediği Portekiz’e bırakılmıştır. Lizbon’da yapılacaklar listesinde üst sıralarda olmalı, mutlaka görülmeli.



Lizbon İsa Heykeli ( Cristo Rei ): Aslında Lizbon gezisi planlarken buraya gelmeyi pek düşünmemiştik, her yer bitsin zaman kalırsa gideriz dedik. Heykel şehrin karşı yakasında, köprü geçmek gerek, bir de heykelin olduğu tarafta çok fazla cazibe merkezi yok. Ayrıca her yerden de görülebildiği için listemizin alt sıralarındaydı. Müzeden sonra ziyaret edeceğimiz yer olan Kaşifler anıtına gitmek üzere müzeden ayrıldık. Amacımız müze gezisi sonrası geri dönüp Belem tarafını ve Kaşifler anıtını gezmekti. Ama müze çıkışı yolumuzu şaşırdık ve nasıl başardıysak yürümenin pek mümkün olmadığı otoban gibi bir yere çıktık. Buradan bir otobüse bindik. Mutlu mesut yolumuza devam ederken bir baktık ki 25 Nisan köprüsü üzerindeyiz yani karşı yakaya geçiyoruz. Aslında köprüden önceki durakta inmemiz ve aktarma yapmamız gerekiyormuş ama ineceğimiz durağı şaşırdık, şoförün ne dediğini de anlamadığımız için olan oldu deyip yola devam ettik mecburen. Şöyle düşünün Beşiktaş yokuşundan iniyorsunuz, gideceğiniz yön Dolmabahçe tarafı, inip o yöne bir şeye binmeniz lazım ama inmediğiniz ve de başka durak olmadığı için mecburen boğaz köprüsünden karşıya geçiyorsunuz. Böylelikle zorunlu İsa Anıtı ziyaretimizi gerçekleştirdik ama hiç pişman olmadık. İsa heykelinin asıl orijinal olanı bildiğiniz gibi Brezilya’da. Buradaki onun küçük bir benzeri. 80 metre uzunluğunda ve çok güzel panoramik bir manzaraya sahip. İsa kollarını Lizbon şehrine doğru açmış, şehri kutsuyor. Heykelin en üstüne çıkılabiliyor. Saat 18.00’e kadar açık. Manzarası gerçekten çok güzel ayrıca insana huzur veren bir sessizlik hakim, fonda da hafif bir ilahi duyuluyor. Fırsatınız varsa mutlaka gelin. Gelmek için Baxia’ya çok yakın olan Cais do Sodre’den, Cacilhas’a giden feribotla karşı yakaya geçip oradan 101 numaralı otobüsle gelebilirsiniz. Ya da izlediğimiz rotayı izleyerek müze sonrasında Av Calouste Gulbenk caddesindeki duraktan (Acesso Av J Malhoa) otobüslerle karşıya geçip Portagem durağıdan inerek Cristo Rei’yi ziyaret edebilirsiniz (3710 ya da 3716 numaralı otobüs). Portagem durağından anıt yaklaşık 800 metre uzaklıkta. İsa anıtından sonra tekrar karşı yakaya geçmek üzere otobüs durağına geldik.

Lizbon 25 Nisan Köprüsü ve LX Factory: 25 Nisan Köprüsünden karşı tarafa geçince şoförün işaret ettiği durakta indik. Belem’e geçmeden önce köprünün altında bulunan LX Factory’i görmek istedik. Burası 19.yy’dan kalma bir tekstil sanayi kompleksi. Şimdilerde ise sanat eserlerinin satılığı çeşitli dükkanlar, trend restoran ve kafelerin bulunduğu bir alana dönüştürülmüş farklı bir yer. Yolunuz düşerse burayı mutlaka görün. 25 Nisan köprüsü ise 1966 yılında hizmete açılmış. Lizbon’un diğer köprüsü 17 km ile Avrupa’nın en uzun köprüsü olan Vasco da Gama Köprüsü‘dür.

Belem Bölgesi : LX Factory’i gezdikten sonra Belem’e geçtik. Belem bölgesi tarihte çok önemli bir liman ve ticaret merkezi durumundaymış. Burada bahsedeceğimiz her nokta birbirine oldukça yakın, herhangi bir araca binmeden ziyaret edebilirsiniz. Belem, Portekizli denizci ve kaşiflerin denize açıldığı yer. Baxia tarafından gelecek olursanız ve yürümek istemezseniz tramvayla gelebilirsiniz.
- Belem Kulesi (Torrede de Belem) : Belem’de ilk durağımız 16. yy.’da kaşif Vasco da Gama anısına yapılmış Gotik tarzda, çok güzel ve zarif bir kuledir. Unesco dünya mirası listesine alınmıştır. Toplam 4 kattan oluşan kule, üzerinde haçlı kalkanlarla süslenmiştir. Kulenin her köşesinde gözetleme kuleleri vardır. İçinde valilik odası, Kral odası, teras ve en altta verandası bulunur. Girişte verilen kulaklıkla ziyaret edilir. Ziyaret saati 10:00-17:30 saatleri arasında olup ücreti 6 Euro’dur. P.tesi günleri kapalıdır. Kuleye tahta merdivenden geçilerek çıkılır. İçeri sınırlı sayıda ziyaretçi kabul ettikleri için yüksek sezonda çok uzun kuyruklar oluşabilir o nedenle de böyle bir durumla karşılaşırsanız beklemek ne kadar mantıklı olur siz karar verin deriz. Mimari olarak Portekiz’e özgü manuelin tarzındadır (geç gotik dönemi, gösterişli ve karma bir model uygulanması). Vasco de Gama anısına yapılmıştır. Lizbon şehrinin sembollerinden biridir. Kulede Lizbon şehrinin korunması amacıyla 16 adet top yerleştirme deliği bulunur,
- Lizbon Keşifler Anıtı : (Padrao dos Descobrimentos). Nehir kıyısında, Portekiz’in dünyaca ünlü kaşiflerinin anısına yapılmış bir anıttır. Her iki tarafında 30 adet kabartma bulunur ve 1960 yılında açılmıştır. Belem Kulesine yürüme mesafesindedir. Yelkenleri açık bir gemi şeklinde ve 52 metre yüksekliğindedir. En önde nehre bakan kişi Portekiz’in coğrafi keşiflerinin yapılmasında önemli bir yeri olan, keşiflerin destekçisi Prens Henry anıtta en ön sırasında yer alır, arkasında Vasco da Gama (Hint Okyanusunu Kefşetti), Pedro Alvares Cabral (Brezilya’nın kaşifi), Bartolomeu Dias (Ümit Burnunu geçen denizci) gibi isimler bulunmaktadır.
- Lizbon Jerenimo Manastırı: Keşifler anıtından yaklaşık 10 dakika yürüme mesafesinde, deniz tarafında değil yolun karşı tarafında bulunmakta. Jerenimo Manastırı, Belem bölgesindeki Lizbon’un en önemli gezi noktalarından biri. Mutlaka görülmeli. Unesco tarafından Dünya Mirası Listesine alınmıştır. İçinde Vasco de Gama’nın mezarı bulunur. Yapımı 100 yıl sürmüş, 1601’de açılmıştır. Ağırlıklı olarak Gotik ve Rönesans mimari özellikler taşır. Lizbon’daki en güzel yapıdır desek abartmış olmayız. Giriş ücreti 6 Euro olup, Pazartesi günleri ziyarete kapalıdır.
- Arkeoloji Müzesi Manastırın yanında bulunur. Roma döneminden mozaikler, takı ve süs eşyaları, Arap döneminden eserler ve Portekiz’deki kazılarda elde edilen buluntular yer almaktadır.
- Maritime Museum (Denizcilik Müzesi) Ziyaret etmedik ama müze manastıra çok yakın bir yerdedir.
- Palacio de Belem (Devlet Başkanı Sarayı) Rua de Belem üzerinde ayrıca Devlet Başkanı Sarayı bulunur. 1910 yılından bu yana, Portekiz Başkanının resmi konutu olarak kullanılmaktadır. Sarayın önündeki anıt Portekiz’in Hindistan valisi Afonso de Albuquerque’ye aittir. Sarayın belli bölümleri Cumartesi günleri ziyarete açılır.
- Museu Nacional dos Coches ( At arabaları müzesi ) Belem Sarayını geçince ulaşılır. Bu müze, Lizbon’da en çok ziyaret edilen müzeymiş. Kral D. Carlos’un eşi Kraliçe D. Amelia onuruna 1905 yılında müzeye çevrilmiş ve binicilik okuluymuş. Ziyaret ederseniz gösterişli kraliyet arabalarını çok beğeneceğinize eminiz.
- Pasteis Belem – Belem turtası Lizbon Yeme/içme başlıklı yazımızda detaylı olarak bahsedeceğimiz Belem Turtasını yemek için Belem’deyken, Pasteis Belem’e gelmeyi ihmal etmeyiniz. Şehirde bir çok yerde yapılmakla birlikte bir çoğunun Belem’de yiyeceğiniz gibi olmayacağına eminiz. Zevkler farklıdır elbet ama biz çok sevdik kendisini, keşke olsa da yesek tekrar. İstanbul’da yapan birkaç yerde tadımladık ama inanın yakınından bile geçmiyor hiçbiri.






3.Gün: Alfama Bölgesi -28 numaralı tramvay- Alfama, Baxia bölgesinin komşusu. Tarihi 12. yy’la dayanan mahalle, seramik kaplı evleri, dışarı asılı çamaşırları ile Lizbon’un en eski mahallelerinden biri. Lizbon’daki 1755 depremini çok az hasarla atlatan ender yerlerden. Adını Arapça hamam demek olan Al Hamam’dan almakta. Sokaklarında, geleneksel el sanatı ürünleri satan dükkanlar ve kafeler sıralı. Burası aynı zamanda Fado’nun doğum yeri ve Fado gecesi yapmak isterseniz bolca Fado evi var. Bu bölgede yaşayan kadınların eş ve sevgililerini denize gönderdikleri zaman okudukları ağıt ile ortaya çıkmış müzik türü olan fadonun temelini hüzün ve özlem oluşturmakta. Biz fado gecesi yaptık mı açıkçası hayır. Hem fazla turistik bir aktivite hem de Fado evlerinden dışarı taşan müzik bize yeterli geldi açıkçası. Alfama bölgedeki evler çok güzel azulejo adı verilen seramik süslemelerle kaplı. Gelelim bu günümüzü nasıl programladığımıza. 28 numaralı tramvaya sabah erken saatte Martim Moniz meydanından bindik. Lizbon’un daracık, inişli çıkışlı sokaklarından etrafımızı seyrederek keyifli bir yolculukla Lizbon kalesine ulaştık. Tramvaydan Miradouro Santa Luzia durağında indik.
- Sao Jorge Kalesi (Lizbon Kalesi): Kale muhteşem bir manzaraya sahip. Tejo nehri ve Lizbon tüm güzelliği ayaklarınızın altında. Şehrin savunması amacıyla yapılmış, 1255 yılından sonra da kraliyet sarayı olarak kullanılmış. İçinde gezecek çok bir şey yok ama kale ve 11 burç görülmeye değer. 1531 yılındaki depremde ciddi şekilde hasara uğramış ve önemini kaybetmeye başlamış, 1755 yılındaki depremle de kullanılamaz hale gelmiş. 1940’lar da yenileme çalışması yapılmış. Kale içinde küçük arkeolojik bir müze var. Buradan çıkarılan arkeolojik buluntular sergilenmekte. Kaleyi gezdikten sonra aşağı doğru inmeye başladık. Burada manzara büyüleyici, kaleden çıktıktan sonra önünüze gelecek Miradouro Santa Luzia adlı kafede soluklanıp kahve eşliğinde manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Miradouro seyir terası demektir ve Lizbon’da sıklıkla karşılacaksınız.
- Lizbon Katedrali: Yoldan inerken önünüze Lizbon Katedrali yani Santa Maria Major de Lisboa ya da kısaca Se de Lisboa, gelecek. Bir benzeri Porto’da bulunan yapı 12.yy tarihlenir. Dışında iki çan kulesi ve gül pencere görülmeye değer. Kaleye çıkmayacaksanız 28 numaralı tramvaydan önünde inebilirsiniz. Daha önce bulunduğu yerde bir cami varmış ve şehir Araplardan alındığında bu caminin yerine inşa edilmiş. Biz içine girmedik ama girmek isterseniz giriş 5 Euro.
- Lizbon Fado Müzesi: Bizim gezemediğimiz Fado müzesi de bu bölgede. Girişi 5 euro. Müze 1998 yılında açılmış. İçinde çeşitli enstrümanlar, fotoğraflar, giysiler ve Fado’yla ilgili çeşitli şeyler bulunmakta.
- Casa dos Bicos: Se Katedralini gördükten sonra buraya yürüyerek birkaç dakika uzaklıkta bulunan Rua dos Bacalhoeiros caddesindeki Casa dos Bicos‘u görmeye gittik. Girmek isterseniz ücreti 3 euro ancak girmeseniz de 1125 adet elmas şeklinde taşla kaplı olan binayı dışından da olsa görün deriz. 16.yy. yapılmış olan bina balık deposu olmak üzere tarihinde çeşitli amaçlarla kullanılmış, günümüzde ise ülkemizde Körlük adlı kitabı oldukça tanınan Portekizli yazar Jose Saramago Vakfına aittir. Mimarisinin Venedik saraylarını örnek alınarak yapıldığı düşünülmektedir. Biz girmedik, dışından görmekle yetindik.
- Santa Engrácia Kilisesi-Pantheon: Alfama bölgesindeki bu kilise bölgenin görülmeye değer yapılarından biri gerçekten. Lizbon’daki en eski kiliselerden olup yapımına 17.yy. da başlanmış, 20 yy. da Pantheon’a çevrilmiştir. Barok mimari özelliklere sahiptir. Portekiz ileri gelenlerinin mezarı bulunur. İç mekan Roma’daki Aziz Petrus Bazilikasına benzer yapılmıştır. Ayrıca panaromik, harika bir manzaraya sahiptir. Vaktiniz varsa kesinlikle görmenizi tavsiye ederiz. Adresi: Campo de Santa Clara
- Feira da Ladra: Geçmişi 13 yy.’a dayanan bit pazarı da bu semtte kurulmakta. Salı ve C.tesi günleri kuruluyor. Denk düşemedik ama meraklılarına duyurulur.
- St. Anthony Kilisesi: Yerel halk tarafından en sevilen kiliselerden. İç, görülmeye değer. Kilise, evlilik ve ailenin koruyucusu olduğuna inanılan St. Anthony’nin doğduğu yere yapılmış. Her yıl Haziran ayında toplu düğün ve kutlamalar yapılmaktaymış.
- Museu dos Azulejos : Burası aslında Alfama bölgesine yaklaşık 2.7 km uzaklıkta, merkezin biraz dışında. Gelmek isterseniz bir şeye binmekte fayda var. Sadece Lizbon’un değil dünyanın çeşitli yerlerinden getirilen çiniler de sergilenmekte. Türkiye tarafından, Bülent Erkmen ve Zaha Hadid tarafından yapılmış 2 adet çini pano hediye edilmiş ve bunlar kalıcı koleksiyon arasında. P.tesi günleri kapalı. Av. Infante Dom Henrique üzerinde yer alır. Lizbon’da gerçekten de görülmeyi hak eden yerlerden biri. Konuyla pek alakam yok diyenleri dahi etkilemeyi başarıyor. Aralarında 600 yıllık çiniler dahi var. Listenizde bulundurmaya çalışın.
- Alfama gezimizi sonlandırdıktan sonra Cais Do Sodre bölgesindeki gittik. Bu bölgede akşam yemek yemeyi planladığımız Time Out Market bulunmakta. Yeme içme bölümünde bahsedeceğimiz Cais do Sodre’deki Time Out Market ve sonrasında bir şeyler içmek için gittiğimiz meşhur Pink Street Lizbon’da görülmesi gereken yerlerden.



Miradouro Santa Luzia-Çok güzel seyir terasına sahip olan kafede dilerseniz bir şeyler yiyip- içebilir, manzaranın keyfine varabilirsiniz.





Geceleri oldukça hareketlenen Lizbon Pink Street
4. Gün: Sintra – Lizbon’daki 4.günümüzü bu güzel ve masalsı yere ayırdık. Sintra ile ilgili tüm detayları Sintra başlığı altındaki yazımızda anlattık. Kısaca bahsetmek gerekirse Sintra Lizbon’un en önemli cazibe merkezlerinden biri diyebiliriz. Sintra’da üç önemli ziyaret noktası var, Pena Sarayı, Qinta da Regaleira ve Castelo dos Mouros (Moorish Castle). Rossio’daki tren istasyonundan trenle gidilmekte.
5.Gün: Güzel Lizbon’a veda ediyoruz..
Lizbon yeme içme ve Sintra gezilecek yerler başlıklı yazılarımızın linkleri aşağıda bulunmaktadır.

“Lizbon gezilecek yerler” için 15 cevap
Çok güzel anlatım. Gidersem hiç yabancılık çekmeyeceğim. Kaleminize sağlık. 👏👏👏👏
BeğenLiked by 1 kişi
Guzel yorumunuz için çok teşekkür ederim
BeğenBeğen
Okuması çok keyifli her detay var…
BeğenLiked by 1 kişi
cok tesekkur ederim
BeğenBeğen
Harika.!!
BeğenLiked by 1 kişi
🙏🙏🙏
BeğenBeğen
Lizbon’a gidersem rehberim bu yazı olacak.Çok güzel olmuş.
BeğenLiked by 1 kişi
cok tesekkur ederim
BeğenBeğen
[…] Lizbon, Avrupanın sonundaki şehir […]
BeğenLiked by 1 kişi
Gezilecek yerler artıyor. Bir an önce gidip görmek lazım
BeğenLiked by 1 kişi
En kısa surede gerçekleşmesi dilegiyle🙏
BeğenBeğen
Cok güzel bir yazı! Tüm programınızı kopyalıyorum
BeğenLiked by 1 kişi
🙏🙏🙏
BeğenBeğen
[…] Lizbon, Avrupanın sonundaki şehir Lizbon Yeme/İçme […]
BeğenLiked by 1 kişi
[…] Lizbon gezilecek yerler Lizbon yeme içme […]
BeğenBeğen