Bu kez yolculuk uzun süredir gitmeyi istediğimiz, farklı ırk ve renklerin bir arada yaşaması nedeniyle “Gökkuşağı Ulusu” sıfatı taşıyan, kendisi gibi bayrağı da gökkuşağı renklerindeki Güney Afrika Cumhuriyeti.
Güney Afrika güvenli mi ? Seyahat ederken kendimize bir daha gelmek ister miyiz diye sorarız, bizim için bir tür çok beğenme kriteridir bu soru. Bu kriterler arasına güvenli, özgürce ve tek başımıza gezebilme, sokaklarında korkusuzca yürüyebilme imkanı olması da giriyor ve bu yönüyle Güney Afrika maalesef sınıfta kalmakta ancak kesinlikle gidilmeli ve görülmeli. Bu olumsuzluk nedeniyle oradayken düşük puanladığımız ülkeye, yazıyı yazdığımız şu sıralar başka gözle bakmaktayız. Ülke, çok az yerde bir arada bulabileceğiniz çeşitliliği ve güzelliği bünyesinde barındırmakta. Uyarıları dikkate alarak gezdiğinizde başınıza bir şey gelme ihtimali yok denebilir. Uyarıların en başında hava karardıktan sonra birkaç kişi olsanız bile yürümemek, yürürken kalabalık caddelerden ayrılmamak, uber ya da kaldığınız otelden çağıracağınız taksiyi kullanmak, üzerinizde fazla para ve değerli eşya bulundurmamak, bilinmedik barlara gitmemek ve oralarda açık içki içmemek, araç kiralıyorsanız araç içinde bir şey bırakmamak gibi şeyler sayılabilir. Bu güzel ülke umarız gelecekte çok daha güvenli bir ortama kavuşur ve biz de belki tekrar giderek daha özgürce keşifler yapma imkanı buluruz.
Üç başkentli ve 11 dil konuşulan ülkedeki kültürel zenginlik, doğası, iklimi, yapılacak şeylerin, gezilecek yerlerin çokluğu insanın aklını başından almakta. Geçmişinden kısaca bahsetmek gerekirse ülkenin kaderi 1488 yılında Portekizli denizci Bartolomeu Dias’ın Hindistan’ı ararken ulaştığı ve kendisinin Fırtınalar Burnu olarak adlandırdığı daha sonra adı Ümit Burnu olarak değiştirilen yere ulaşması ile değişmiş. İlk Avrupalı yerleşimi ise Hollandalılar tarafından kurulmuş. 1931 yılında ise kolonisi olduğu Birleşik Krallıktan bağımsızlığını kazanmış. Dünyanın tanınmış kabilelerinden biri olan Zulu kabilesi, kendine özgü inançları, kültürü, gelenek ve değerleri ile Güney Afrika’nın kültürel zenginliğinde önemli bir yer tutmakta. En önemli geçim kaynakları arasında madencilik, tarım ve turizm sayılabilir. Çok miktarda altın ve elmas rezervi var ve tahmin edeceğiniz gibi yabancı şirketler tarafından çıkarılmakta. İşsizlik oranı yüzde 50’lere yakınmış. Zengin ve fakir arasındaki fark konusunda dünya lideriymiş.
Apartheid rejimi karşıtı Nelson Mandela ülkenin ilk siyahi başkanı. Ayrılık anlamına gelen apartheid rejimi 1948-1994 yılları arasında devlet politikası olarak uygulanmış, ırksal ayrımcılığı ve beyazların üstün olduğunu savunan bir ideoloji. Ülke, azınlık durumundaki beyaz nüfus tarafından yönetilmiş. Bu dönemde siyahlar aşırı baskıcı ve özgürlükten uzak bir yaşam sürmüşler. Birçok yerde siyahlar giremez tabelaları asılmış, kamusal alanda siyahların çalışamaması, toplu taşıma, okul vb yerlerin siyah ve beyazlar olarak ayrılmış olması, eğitimde fırsat eşitsizliği, siyahların evlerinden sürülüp daha kötü bölgelere yerleştirilmesi, oy kullanamaması, beyazla evlenememek gibi birçok kısıtlama ve ötekileştirmeye maruz kalmışlar. Özgürlük savaşçısı olarak kabul edilen Nelson Mandela bu uğurda Robben Adasında (fok adası) çok kötü koşullarda 17 yıl hapis yatmış, toplamda ise 27 yıl hapis hayatı olmuş.
Güney Afrikaya vize gerekli mi ? Türkiye’den yaklaşık 11 saat uçuşla ulaşılan Güney Afrika, vizesiz gidebilecek ülkelerden olup bu yönüyle çok avantajlı.
Güney Afrika Para biriminedir ? Güney Afrika Rand’ıdır. Gittiğimiz dönemde 1 Rant 2 Türk Lirasına karşılık geliyordu. Birçok yerde kredi kartı sorunsuzca kullanılabilmekte.
Güney Afrikaya ne zaman gidilir ?
Akdeniz ikliminin hakim olduğu ülke yılın her mevsimi ziyaret edilebilir. Giderken aşı olmanıza gerek yok ama yanınıza mutlaka sinek kovar almalısınız. Ülkede turistik bölgeler ve merkezdeki oteller oldukça temiz, en azından bizim kaldıklarımız öyleydi, yine ziyaret noktalarında, restoran-cafe ve avm’ler, umumi tuvaletler de oldukça temiz, Türkiye’den iyi olduklarını söyleyebilirim.
Güney AfrikaYeme İçme
Güney Afrika mutfağı, ülkede yaşayan çeşitli toplulukların oluşturduğu çeşitliliği yansıtmakta. Hollanda, Fransa, Hint, Malay mutfaklarına özgü yemekler, deniz ürünleri, yöreye has kudu, devekuşu, timsah, geyik, sığır ve kuzu eti birçok restoranın menüsünde bulunur. Biltong sığır, devekuşu ve kudu gibi hayvanların etinin kurutulması ile yapılan kuru ettir. Samosa, üçgen şeklinde ve içi tavuk, peynir vb malzemelerle doldurulmuş lezzetli bir börek. Vetkoek, bir tür hamur kızartması olup kıyma ile servis edilmekte. Botswana ostrich curry, körili deve kuşu eti. Atchar, olgunlaşmamış yeşil mango ve biber turşuları. Rooibos çayı, yöreye özgü bir çalı olan rooibos bitkisinin yapraklarından yapılan, kafeinsiz ve lezzetli bir çay. Amarula, marula meyvesi, şeker ve krema ile yapılan Güney Afrika’da çok sevilen bir likör. Yine buraya özgü bir üzümden yapılan Güney Afrika Pinotage şarabı ve Wild Africa Cream oldukça lezzetli içkilerdir. Malva pudingi, Güney Afrika’ya özgü bir tatlı. Sıcakken üzerine krema sosu dökülerek yenir. Yeri gelmişken restoran ya da cafelerde hesabı fiş ve kalemle getiriyorlar, bahsiş verecekseniz ödeyeceğiniz bahşişin miktarını fişe yazıp imzalamanız gerekiyor.
Güney Afrika’dan ne alınır ? Ahşaptan yapılmış masklar ve el yapımı çeşitli hayvan objeleri, yöreye özgü motifleri olan şallar, Güney Afrika şarabı, el işi yelpazeler, Hollanda peyniri, amarula, rooibos çayı ve bu bitkiden yapılmış takviyeler, baharat, deri çantalar, Afrika’ya özgü tanzanit taşından yapılma takılar alınabilecek şeyler arasındadır.
Cape Town gezilecek yerler ile Johannesburg ve Pretoria gezilecek yerler yazılarımızın linkleri aşağıdadır.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başkentlerinden biri olan Cape Town, Afrika Kıtasının en güneyinde, Atlas Okyanusu ve Hint okyanusun buluştuğu noktada, ülkenin en güzel, en modern ve en gelişmiş şehri. Hollanda’nın Güney Afrika’daki ilk sömürge yerleşmesi burada olmuş. Daha sonra da İngiltere’nin sömürgesi haline gelmiş. Mother City olarak anılan şehir, Masa Dağı (Table Mountain) eteklerinde kurulmuş. Dünyanın her yerini görmediğimiz için Dünyanın en güzel şehirlerinden biri ünvanını ne kadar hak ediyor yorum yapamayız ancak Cape Town gerçekten çok güzel bir şehir.
Cape Town güvenli mi ? Cape Town Güney Afrika’daki en çok beyaz nüfusa sahip ve en güvenli şehri olmakla birlikte yine de kendinizi güvende hissetmeyeceğiniz ve belirli kurallara uymanız gereken bir şehir. Bunlar hava karardıktan sonra dışarıda olmamak, gezeceğiz zaman uber ya da güvenli bir taksiye binmek, üzerinizde çok para ve değerli eşya bulundurmamak, çantanızı kollamak ve mümkünse tatilinizi turla ya da birkaç kişi olarak organize etmek, tenha caddelere girmemek olarak özetlenebilir. Cape Town’da langalar asla girilmemesi gereken bölgelerdir. Langalar fakir ve çoğunlukla işsiz halkın barındığı teneke evlerden oluşan mahallelerdir. Buralara özel gezi turları düzenlenmekte, eğer gidecekseniz bu turlara dahil olmak gerek.
Cape Town kaç günde gezilir : Çevresi gezilecek ve yapılacak şeylerle dolu ve sindirerek gezmek için en az 5-6 günlük bir gezi planlanmalı.
Şehirde beyaz nüfus oldukça fazla. Apartheid dönemi bitse de gözlediğimiz kadarıyla beyaz nüfus ve siyahlar arasında ayrışma bir şekilde devam ediyor denebilir. İnsanlar beyaz, siyah ve renkliler olarak adlandırılmakta ve renkliler sınıfına Hintliler, Malezyalılar ve Asyalı halklar girmekte. Beyaz ve zengin nüfus genellikle sahil kesiminde, oldukça yüksek duvarlar ve elektrikli tellerle korunmuş çoğunlukla silahlı korumalı, havuzlu lüks villalarda, ayrıcalıklı bir yaşam sürmekte. Cape Town çok eski bir şehir değil dolayısıyla da tarihi binalar, köprüler ve benzeri mimari yok denebilir. Fazlaca müze ve galeri de bulunmuyor ve bu yönüyle klasik bir Avrupa şehrinden oldukça farklı. Eski yapılarda da kolonyal tarzı mimari göze çarpıyor. Cape Town’da güzel restoranlar, barlar ve gece hayatını sevenler için klüpler mevcut. Anladığımız kadarıyla herkes kendi içinde, kendi statüsündeki insanlarla kapalı grup hayat sürmekte. Güney Afrika’nın en modern, en gelişmiş ve beyaz nüfusun en yoğun yaşadığı şehri olarak tanımlanan Cape Town’ın turistik caddelerinde bile özellikle hava kararmaya başladıktan sonra in cin top oynamakta. 1-1.5 kilometrelik kısacık mesafeleri araçla gitmek durumundasınız. Kalabalık olsanız bile en 5-6 dilenci peşinize takılıp sizi oldukça rahatsız edebilmekte ve tabi ki tek sorun dilenciler de değil, dikkatli olmakta fayda var. Modern şehir ile langalar birbirine çok yakın (teneke evlerden oluşma mahalleler). Langalarda yaşam oldukça kötü, burada yaşayanların gelir seviyesi en alt düzeyde. Çoğu teneke evin penceresi dahi yok, yazın fırın, kışın buz gibi. Çoğunda tuvalet, banyo yok, su ortak bir alandan temin ediliyormuş ama ilginç bir biçimde gördüğüm yerleşimlerin çoğunda uygu anteni var. Langalar oldukça geniş mahalleler ve çok kalabalık. Bu mahallelere girmek son derece tehlikeli, girmek var çıkmak yok desek yeridir. Bazılarında rehberli ve korumalı turlar yapılıyormuş. Cape Town’daki en büyük langa yerleşimi Khayelitsha. Şehrin göbeğinde evsizlerin yerleşimleri bulunuyor ve onlar da turistler için tehlike oluşturmakta.
Cape Town para birimi nedir : Güney Afrika rand’ı olmakla birlikte kredi kartı hemen heryerde geçmekte. Alışverişlerde pazarlık edilmesi tavsiye olunur.
Cape Town gezilecek yerler ve Cape Town’da yeme içme önerileri :
Şehri merkez ve çevresi olarak ayrı ayrı anlatmak daha pratik olacak. Merkezden başlayarak anlatımımızı sürdürelim.
Cape TownMasa Dağı ( Table Mountain ) : Şehrin simgesi konumundaki 1087 metre yüksekliğindeki dağın tepesi masa gibi düz olduğu için bu isimle adlandırılmış. Dünyanın 7 doğal harikasından biri. Sisli olmadığı günlerde 360 derece dönebilen ve tüm manzarayı görebileceğiniz bir teleferik ile tepeye çıkılıyor. Ayrıca yürüyerek çıkmak ta mümkün. Tepede hediyelik eşya dükkanı, restoran ve cafe mevcut. Dağın iki yanında Aslan Başı ve Şeytan zirveleri olarak isimlendirilmiş tepeler var. Masa Dağı milli parkında 2000 den fazla bitki çeşidi ve 1500’e yakın çiçek bulunmaktaymış. Masa Dağı; Milli Park, Ümit Burnu, Cape Point, Light House ve dağı içine alan çok geniş bir alan. Tepeye teleferikle çıkmak için havanın açık ve çok rüzgarlı olmaması gerekiyor bu nedenle de yılda ortalama ancak 200 gün çıkmaya elverişliymiş. Gittiğimizde şansımıza teleferiğin çalıştığı güne denk geldik ama aşağıda hava günlük güneşlik olmasına rağmen zirve çok rüzgarlı ve soğuktu. Aşağıdaki havaya aldanmayıp yanınıza mont ve bere almanız faydalı. Çıkışta ve inişte en az bir saatlik kuyruk oluşuyor, iniş ve çıkış yaklaşık 3’er dakika sürmekte. Manzarası eşsiz güzellikte.
Masa Dağına çıkanteleferikCape Town Masa Dağı’dan güzel bir manzaraTable Mountain Lion’s Head
Maclear’s Beacon Taşı: Masa dağının en tepesine, dünyanın çevresini belirlemek amacıyla Thomas Maclear tarafından 1865 yılında yerleştirilmiş üçgen forumlu taş. Teleferikle buraya kadar çıkılmıyor, gelmek isteyenlerin tırmanması gerekiyormuş. Gittiğimizde zirve aşırı rüzgarlı olduğu için bırakın oraya tırmanmak dışarıda durmak dahi imkansızdı.
Cape TownLong Street : Şehrin en ünlü, hareketli ve turistik caddesi. Hop on hop of otobüslerinin tüm hatlarına burada aktarma yapılabiliyor ve otobüsler şehrin tüm ziyaret noktalarına gidiyor. Rahatlıkla ve güvenle binebilirsiniz. Restoranlar, bar ve cafeler, alışveriş merkezleri ile en çok gezilen caddesi. Green Market Square: Pazar yeri ve her türlü hediyelik eşya, takı vb şeyler satılmakta. St. George Katedrali. Anglikan katedrali ve başpiskoposun makamı durumunda. Apartheid döneminde aldığı siyasi duruşla bilinmekte ve halkın katedrali olarak anılmakta. Company’s Gardens: Katedralden sonra başlayan park alanı. Bu parkın sonunda Adderley Street üzerinde Izıko Slave Lodge (Müze) var, bu müze de şehrin en eski müzesiymiş. Güney Afrika sosyal müzesi olarak geçmekte, tarih öncesi döneme ait 3 boyutlu modellemeler bulunmaktaymış. Müze binası geçmişte kölelerin tutulduğu, hapsedildiği yer olarak kullanılmış. Cape Town’da kölelik 1838 yılında son bulmuş. Bunun dışında District 6 müzesi de gezilecek yerler arasında. Müzenin bulunduğu District 6 bölgesi 19.yy başlarında tarım arazisi iken, şehrin büyümesi ile burada yaşayan yaklaşık 60,000 kişi evlerinden çıkarılarak başka yerlere zorla yerleştirilmiş, evleri ve mahalleleri buldozerlerle dümdüz edilmiş ve beyaz nüfus için yer açılmış. Müzede bu geçmiş anlatılmakta. Müzenin ilerisinde 17. yüzyılda inşa edilmiş, 5 köşeli, içinde müze olan Castle of Good Hope (Ümit Kalesi) bulunmakta. Kale Hollandalı sömürgeciler tarafından 1666 yılında inşa edilmiş. 17.yüzyıl askeri mimarisinin en iyi korunmuş örneklerinden biri ve ayakta kalan en eski mimari yapı olma özelliği taşıyor. Şatonun ilerisinde Mandela’nın serbest kaldıktan sonra tarihi balkon konuşmasını yaptığı City Hall (belediye binası) ve önünde Çarşamba ve C.tesi günleri pazar kurulan Grand Parade meydanı yer alıyor. Kraliçe 2. Elizabeth 21.doğum gününü burada, City Hall’de kutlamış. Meydandaki heykel Kral VII Edward. Heerengracht Caddesindeki döner kavşakta heybetli Reibeck Heykeli bulunmakta. Bronzdan yapılmış heykel şehrin kurucusu Jan Van Reibeck’in eşine aittir. Bunun dışında Parlemento Binası ve Adderly Caddesi şehirde görülecek yerler arasında bulunmakta. Yazım tur şirketlerinin broşürü gibi oldu ama gerçekten de çoğu yerde tur aracından inmeyip önünden transit geçtik. Sadece Nelson Mandela’nın balkon konuşmasını yaptığı City Hall önünde durup foto çekilmek için kısa bir mola verebildik. Şehirde pırlanta, tanzanit ve değerli mücevherlerin satıldığı mağazayı şampanya ikramlarını tadımlayarak gezdik.
Cape Town Ümit Kalesi (Castle of Good Hope )St. George Cathedral Cape TownIziko Museum Slave LodgeGrande Parade Meydanı, City Hall & Kral VII EdwardheykeliCity Hall, Nelson Mandela’nın hapisten çıkınca balkon konuşması yaptığı yerŞehrin göbeğinde, Ümit Kalesi yakınında mahalle oluşturmuş evsizler
Cape Town Waterfront: Burası Cape Town’da liman bölgesi. Restoranları, cafeleri, alışveriş merkezleri ile şehrin en modern ve canlı yeri, marinayı da içeren oldukça büyük bir kompleks. Nelson Mandela’nın hapis yattığı Robben Adasına tur motorları buradan kalkıyor. Two Oceans Akvaryum Waterfront’taki en önemli cazibe merkezlerinden biri olarak sayılabilir. Waterfront gerçekten çok keyifli bir yer, okyanusa karşı yemek yemek, bir şeyler içmek harika. Akşam üzerleri meydanda yerel danslar ve müzik yapan gruplar gösteri yapıyor. Binince Cape Town manzarasını izleyebileceğiniz büyük bir dönme dolap bulunmakta (the cape wheel). Biz gece bindik, çok da özel bir manzaramız olamadı ama gün batmadan binmek daha güzel olabilir. Waterfront’taki Watershed isimli pazar yerini görmenizi tavsiye ederiz. Time Out Market’in yanında. Giyimden mutfak ürünlerine, maskelerden hediyelik eşyalara, tasarım ürünlerinden sanat eserlerine kadar çok çeşitli ürün satılmakta. Waterfront’taki alışveriş merkezlerinden diğer alışveriş merkezi V &A (Victoria and Alfred). Burada tasarım ürünleri bulabileceğiniz alışveriş merkezi, cafe ve restoranlar mevcut. Waterfront restoran ve cafe açısından oldukça zengin, V &A Food Markette çeşitli yemek kornırları ve dünya mutfaklarından birçok yiyeceği bulabileceğiz bir yer. Time Out Market, ayaküstü lezzetler ve yöreye özgü fast food ürünleri uygun fiyatlara yiyebileceğiniz bir yer. Waterfront’ta sadece Pazar günleri kurulan ve çok iyi olan bir pazar varmış, programa uymadığı için gidemedik ama aklımızda kaldı.
Cape TownWaterfrontWaterfront The Cape Wheel
Cape Town Robben Adası : Waterfront’tan kalkan teknelerle 30 dakikada ulaşılmakta. Nelson Mandela’nın 18 yıl boyunca hapis yattığı yer. Mandela 1996 yılında buraya kapatılmışç Mandela dışında Walter Sisulu gibi ırk ayrımına karşı olanların tutulduğu bir hapishane adası. Adaya ulaştığınızda daha önce bu hapishanede yatmış eski bir mahkum sizi karşılayıp rehberlik etmekte. Adada günümüzde müze çalışanları, hapishane rehberleri ve light house çalışanlarının oluşturduğu yaklaşık 150 kişi yaşamaktaymış. Tekneler Waterfront’taki kırmızı saat kulesinin yanından kalkıyor.
Cape Town Bo-Kaap Göçmen mahallesi: Long Street caddesinin üst kısmında yer alan ve beyaz olmayanların yaşadığı mahalle. Giderek turistik önemi artmakta. Şehirdeki güvenli mahallelerden biri denebilir. Geçmişte insanların renkli giyinmeleri ve evlerini boyamaları yasakmış. Aperheid uygulamasının kalkması ile bölgede yaşayanlar evlerini rengarenk boyamaya başlamış ve ortaya çok renkli bir mahalle çıkmış. Nüfusu ağırlıklı olarak Müslüman. Sömürgecilik döneminde Malezya ve Hindistandan getirilen müslümanlar sayesinde müslüman nüfus artmış. Şehrin en eski camisi de burada. Gezmeye müsait bir mahalle, sokak satıcılarından hediyelik alabilir, güzel fotolar çekebilirsiniz.
Cape Town Bo-kaap
Şehrin çevresinde gidilebilecek yerler:
Ostrich Ranch: Şehir merkezinden yaklaşık 30 km uzaklıktaki deve kuşu çiftliği. Geldiğinizde devekuşlarının cinsleri, beslenmesi, üremesi gibi devekuşları hakkında birçok detay hakkında bilgilendirme yapıldıktan sonra çiftliği ziyaret ediyor ve devekuşlarını ellerimizle besleyebiliyorsunuz. İnanılmaz tatlılar ama çitlerden içeri girmek yasak. Çifteleri inanılmaz derece kuvvetli. Çiftlikte ayrıca devekuşu derisinden üretilme çanta, kemer, yelpaze, anahtarlık, deve kuşu yumurtası ve çeşitli süs eşyalarının satıldığı mağaza ve cafesi mevcut.
Ostrich RanchOstrich Ranch shop
Kirstenbosch Botanik Bahçeleri: Cape Town şehir merkezinden yaklaşık 13 km uzaklıkta. Masa dağının doğusunda yer almakta. Bazı bloglarda yürüyerek Masa dağına çıkmak için en kolay yolun bu bahçelerden geçtiği belirtilmiş ve bu rotaya Skeleton George adı verilmiş. Denemek isteyenler araştırabilir ama bence güvenlik en büyük sorun. Çok güzel bir bahçe, oldukça büyük. Yeşil, orman, çiçekler ne olsa gidiyor, kabulümüz. Tree Canopy adlı çok güzel bir köprüden geçiyorsunuz, tam fotoluk. İçeride Afrika’ya özgü bitkiler ve azalmış türler var. Dikkatli olursanız bize denk geldiği gibi baykuş vb kuşları rahatlıkla görebilirsiniz. Biz aşağıdaki güzeli görme şansını yakaladık. Eylül ayında yani Güney Afrika’da kıştan yaza geçiş döneminde gittiğimiz için çok farklı çiçek türü göremedik ama Ekim-Kasım ayları gibi ziyaret edenler daha bu açıdan daha şanslı olabilir. İçeride cafe, restoran ve hediyelik eşya dükkanı mevcut.
Kirstenbosh tree canopy walkwayGüney Afrika’ya özgü Cennet kuşu çiçeğiParkta karşılaştığımız baykuş
Cape Town’da Ümit Burnu’na kadar olan sahil şeridinde bulunan yerlerin hepsi aynı yol üzerinde, sırayla gezilebilecek yerler.
Cape Town haritası
Sea Point: Şehir merkezinden yaklaşık 5 km uzaklıkta. Varlıklı insanların yaşadığı bölge, oteller, gel-git havuzları bulunmakta. Sea Point Promenade ise yürüyüş-koşu gibi sporları yapmak için oldukça popüler olan deniz kenarındaki yürüme yolu.
Clifton: Burası Okyanus kıyısında, Lion’s Head zirvesinin altında kalan ve kendine has müdavimleri olan 4 adet plajdan oluşan lüks bir bölge. Plajların müdavimleri sörfçüler, aileler, LGBT mekanı ve daha çok piyasa yapmak isteyenlerin yeri olarak sınıflanabilir. Camps Bay’a komşudur.
Camps Bay: Şehrin en zengin banliyosu denebilir. En pahalı emlak buradaymış Şehir merkezine 7-8 km uzaklıkta. Hareketl bir bölge, barlar ve restoranlarla dolu. Kayalar arasına gizlenmiş plajları ve dalış noktaları var. Camp Bay plajı en büyük plaj denebilir. Plaj demişken Güney Afrika’da deniz suyu oldukça soğuk denebilir ve köpek balığı riski yüksek. Birçok plajda gözleme noktaları var ve tehdit oluştuğunda plajdakilere sudan çıkmaları için uyarıda bulunuluyor. Bazı yerlerde de insan marifetiyle oluşturulmuş havuz benzeri küçük koylar var. Köpek balıkları ciddi risk. Gittiğimizde hava müsait olduğu için plajların kalabalık olduğunu söyleyebiliriz ancak biraz açılarak yüzen yürek yemiş sadece 2 kişi gördük. Yeri gelmişken Güney Afrika denizlerinde her yerde bölgeye has devasa boyutlu kelp yosunu göreceksiniz. Protein, mineral ve iyot kaynağıymış. Özellikle fokların ve çeşitli deniz canlılarının besin kaynağı, insanlar için de bitkisel takviye olarak tablet vb formlarda satılmakta.
Hout Bay-Tahta Koyu: Şehir merkezinden yaklaşık 20 km uzaklıkta, Atlantik kıyısında yer almakta. Eski dönemlerde ahşap tekneler ve Cape Town şehrinin kurulmasında kullanılan ahşaplar burada yapıldıkları için bu ismi almış, şimdilerde zengin ve ünlülerin evleri bulunmakta. Koya gelirken yolda göreceğiniz sömürgeciler tarafından yaptırılmış en az 150 yıllık 2 tane şato bulunmakta. Hout Bay adlı genişçe sayılabilecek bir plajı var. Sahildeki tezgahlarda el yapımı hediyelik eşyalar satılıyor ve gördüğümüz en uygun bütçeli sayılabilecek tezgahlar burada. Ancak fiyatları yüksekten açıyorlar ve neredeyse 3te bire kadar indikleri ürünler oluyor. Muhtemelen asıl fiyata iniyorlar ama indirim alınca bir mutlu oluyor insan. Deniz aslanlarını görmek için tekneler bu koydan kalkıyor ve şayet hava şartları nedeniyle tekne kalkmazsa de limanda fokları görme imkanı var. Tekne gezisi esnasında Duiker kayalığında doğal ortamlarında kürklü fokları görebiliyorsunuz. Gerçekten yapılması gereken bir tur.
Duiker kayalığı-Kürklü foklarHout Bay limanının gözdesiHout Bay-Kolonyal dönemde yapılmış şatolardan biriSahildeki tezgahlar
Cape TownBoulders Beach : Cape town şehir merkezinden yaklaşık 40 km uzaklıkta ve yolculuk 1.15 saat sürüyor. Küçük koylardan oluşan bir bölge. Gerçekten güzel bir yerleşim bölgesi ve söylememe gerek yok burada da beyaz, zengin ve ayrıcalıklı nüfus yaşamakta. Burayı özel kılan sebeplerden biri Afrika penguenlerine ev sahipliği yapması. Sayıları maalesef giderek azalmakta olduğu için koruma altına alındıkları parkta ziyaret edilebiliyor. Yakından gözlemek çok güzel. Eğer daha da yakından gözlemek isterseniz parka yürüyerek 8-10 dakika mesafede bulunan, çok yaklaşmama tavsiyesi ile, Foxy Beach’e gidebilirsiniz. Burası ayrıca yüzebileceğiniz bir plaj. Boulders beach bölgesi ayrıca güvenle yüzülebilecek küçük koylara sahip bir yer.
Boulders BeachYüzmeye elverişli Foxy Beach
Yemeği Boulders Beach’de Seaforth Restaurant’ta aldığımız için restorandan burada bahsedelim. Plajın yanında ve manzarası çok güzel. Oturduğunuz yerden plajda badi badi yürüyen penguenleri seyrediyorsunuz. Yemek olarak tercihimizi Afrika’da bulunan codfish (morina balığı) ettik ve gayet lezzetliydi.
Seaforth Restaurant
Cape Town Ümit Burnu : Afrika kıtasının en uç noktası olarak bilinse de aslında en uç nokta Cape Agulhas. Ümit Burnu denize doğru uzanan kayalık bir burun. Ümit Burnu Portekizli kaşif Bartolomeu Dias tarafından 1488 de keşfetmiş ve Fırtınalar Burnu olarak isimlendirilmiş. Sonrasında denizciler için umut kırıcı olmaması adına Ümit Burnu olarak adlandırılmış. Ümit Burnu yarımadası ve onu çevreleyen bölge koruma altına altında. Hint Okyanusundan gelen sıcak su akıntısı ve Antartika’dan gelen soğuk su akıntısının kesiştiği yer olduğu için her zaman kuvvetli fırtınalar var. Cape Point’ten Haziran-Ekim ayları arası gerçekleşen balina göçünü izlemek mümkün. Şehir merkezinde yaklaşık 65 km uzaklıkta ve yolculuk 2 saate yakın sürüyor. Yolda giderken babunları görmeye hazır olun. Masa Dağı Milli Parkına dahil olan Ümit Burnu’nda tepedeki feneri de içine alan bölgeye biletle giriliyor. Cape Point noktasından finikülerle çok güzel bir manzara eşliğinde dünyanın en yüksek fenerine çıkılıyor. Tam fenerin olduğu yer oldukça rüzgarlı ama manzara gerçekten nefes kesici. Burada da hediyelik eşya satılan bir dükkan bulunmakta. Aşağıda sahilde bölgenin koordinatları gösteren tabela hatıra fotoğrafı çekilmek için güzel bir nokta.
Cape TownCape of Good HopeCape PointCape Town Light HouseCape of Good Hope Light HouseCape Town Ümit Burnu
Cape Town yakınlarında gezilebilecek diğer yerler:
Cape TownGiraffe House: Cape Town şehir merkezin 39 km uzaklıkta bir hayvanat bahçesi. Stellenbosch’a yakın. Piknik yapabiliyorsunuz ancak alkol getirmek yasakmış. Her ne kadar zürafa evi olarak isimlendirilse de içeride devekuşları, alpacalar, keçi ve koyunlar, yılanlar, zebralar, çeşitli kuş türleri, lemurlar, yaban kedisi, oklu kirpi ve kaplumbağalar da mevcut, oyalanmadan gezmek yarım saati alıyor. Oklu kirpi (Porcupine) ve lemurları görmek bizi oldukça heyecanlandırdı. Vaktiniz kısıtlı ve benzerlerini gördünüzse gezmeyi atlayabileceğiniz bir hayvanat bahçesi olarak tanımlanabilir.
Cape Town Stellenbosch : Cape Town şehir merkezinden 60 km uzaklıkta ve yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor. Güney Afrika’nın Hollandalılar tarafından kurulmuş, Cape Town’dan sonra en eski ikinci yerleşim yeri. Verimli toprakları nedeniyle en iyi şarapların yapıldığı yer olarak biliniyor. Güzel bir yerleşim bölgesi ve üniversitesi bulunmakta. Gittiğinizde Jongelingen Vereniging ve Christ Church kiliselerini gezebilirsiniz, oldukça sade kiliseler. Tarihi binaları, alışveriş mekanları ile çok daha güvenli bir bölge, sokaklarında rahatlıkla gezebilirsiniz. Binalar mimari olarak kolonyal dönem özellikleri taşımakta. Buraya gelmişken Stephen Rautenbach’nin galerisini gezmenizi tavsiye ederiz. Cape Town’dan trenle gelinebilmekte ancak güvenlik nedeniyle önerilmiyor. Geniş araziler boyunca üzüm bağları bulunmakta. Her ne kadar paket turlarda üzüm çiftlikleri gezisi olarak yanlış bilgilendirme yapılsa da, çiftlik gezisi yapılmıyor. Bağları yol boyunca görüp şarap tanıtımı, tadımı ve satışı yapılan KWV adlı markanın satış yerine götürüldük, en azından turu aldığımız şirketin programı böyle, başka turları bilemeyeceğiz. Bu yönüyle hepimizde bir miktar hayal kırıklığı yarattığını söyleyebiliriz, yine de bölge üzüm ve şaraplarının tanıtımı, ikramlar ve alışveriş güzeldi. Tanıtım esnasında daha pahalı şaraplar ön plana çıkarılıyor ancak sorduğunuzda daha uygun bütçeli şarapları da tanıtıp tadım yaptırıyorlar. Biz Güney Afrika’ya has bir üzüm çeşidi olan Pinotage’dan yapılmış Laborie şarabı ve Wild Africa likörü aldık.
Cape TownFranschhoek Kasabası: 1685 tarihinde Fransa Kralı 14.Louis Fransa’da Protestanlığı yasaklamış. Bunun üzerine yüzlerce dindar proteston ülkeyi terk etmek zorunda kalmış. 1688 tarihinde Cape Town’a gemiyle gelen 300 protestana yerleşmeleri için Franschhoek kasabasında yer verilmiş. Bu insanlar kendileriyle birlikte kültürlerini ve tarım bilgilerini de getirmişler. Küçük ve güzel bir kasaba. Birçok üzüm bağı ve üreticisi bulunmakta. Yiyecek ve şarap şehri olarak biliniyor. Yapılaşma oldukça güzel. Güvenli bir yerleşim yeri olarak bilinmekle birlikte burada da geç saatte ve yalnız olarak dolaşılmaması gerektiği tavsiye ediliyor. Stellenbosch’a oldukça yakın. Aracınızla birinden diğerine rahatlıkla geçilir. Çok gelinmesi gereken bir yer mi kesinlikle hayır, küçük bir ana cadde etrafında dükkanlar, market, Hollanda Reform Kilisesi ve sanat evi görülecek şeyler arasında. Kilisenin içi oldukça sade, kolonyal mimari. Bu kasabayı görmek şart değil ama beyazların yoğunluklu yaşadığı yerlerin nasıl güzel mahalleler olduğu aradaki tezatı görmek açısından güzel olabilir, yoksa Avrupa’ki herhangi bir mahalleden farklı değil.
Cape TownFranschhoekThe Dutch Reformed Church
Islah Merkezi (Victor Vester Hapishanesi). Franschhoek yakınında bulunan ve geçerken Mandela anıtı önünde kısa bir mola verdiğimiz ıslah merkezi. Apartheid rejimine karşı yürüttüğü kampanya nedeniye Mandela’nın hapis cezasının son bölümünü, 14 ay geçirdiği yer. 1988 yılından serbest bırakıldığı 1990 yılına kadar, kompleks içinde özel güvenlikli bir evde yaşamış.
DrakensteinVictor Vestor Prison
Cape Town Yeme İçmeönerileri : Genel olarak mutfak konusunda başarılı, çeşit bol, tabaklar doyurucu ve fiyatlar uygun, Türkiye’den hesaplı. Cape Town yeme içme konusunda oldukça bol seçenek sunmaktadır.
Güney Afrika Cumhuriyeti başlıklı yazımızda belirttiğimiz gibibahşiş genelde bekledikleri bir şey. Miktar size kalmış olmakla birlikte hesabın %10 gibi diyebiliriz. Hesabı fiş ve kalemle getiriyorlar, bahşiş verecekseniz vermek istediğiniz tutarı yazıp fişi imzalıyorsunuz.
Waterfront marina bölgesi, restoran, cafe/bar konusunda birçok seçenekle dolu. Tavsiye edebileceğimiz ve kendimizin de denemiş olduğu restoranlar:
City Grill Steakhouse (Waterfront, Victoria Wharf Shopping Center): Yemek olarak steak ve salata yedik, başarılı denebilir. Krem Brulee tatlısı oldukça iyiydi. Akşam yemeği esnasında yöresel danslar yapan gruplar girip kısa gösteriler yapmakta.
Quay Four gayet başarılı, manzarası güzel. Balık çorbası ve Güney Afrika’ya özgü kingklip balığı yedik her ikisi de çok lezzetliydi. Tatlı olarak Malva Pudingi başarılı ama Krem Brulee tatlısını hiç beğenmedik, sakın yemeyin.
Quay Four restaurant fish soapKingklipfish
Tiger’s Milk: Hamburgerleri oldukça lezzetli, kalabalık grup olarak gittik ve herkes seçiminden memnun kaldı. Belthazar: Yine waterfront’ta başarılı ve tutulan bir restoran. Game başlığı altında av hayvanları eti var. Devekuşu eti başarılıymış.
Ocean Basket : Deniz ürünleri oldukça başarılı, biz Johannesburg’daki şubesini denedik, tavsiye ederiz. Time Out Market ayaküstü çeşitli lezzetler bulabileceğiniz fast food noktaları var. Fish market: Waterfront saat kulesinin yanı, deniz ürünleri oldukça iyi. Gibsons Burger: Denemedik ama en iyi burgerci seçilmiş. Kloof House: Çok tavsiye edilen ama gitme fırsatı bulamadığımız restoranlardan biri. Waterfron’ta denemediğimiz ama dışarıdan beğendiğimiz diğer bir restoran Harbour House. Tam denizin yanında, her dair kalabalık ve davetkar bir havası var.
Waterfront Harbour House
Truth Cafe, Dünyanın en iyi kahvecisi unvanına sahip cafe. Zamanımız olmadığı için fazlaca vakit ayıramadık ama gittik, gördük şükür, mahrum kalmadık:))) Mekanın endüstriyel tasarımı var, çalışanların kostümleri ilginç.
The Truth Cafe
Samosa: Franchoek kasabasında içinde fırını olan bir markette deneme fırsatı bulduk, oldukça lezzetli, içinde tavuk, peynir gibi farklı malzemelerle dolgulu üçgen formlu börek.
Samosa
Listemde olup fırsat bulamadığımız için gidemediğimiz ama birçok yerde tavsiye edilen bazı restoranlar ise The Africa Cafe; fix menü, tüm yemekler sınırsızmış, çorba, 12 çeşit yemek ve tatlı sunuluyormuş. Dans, yüz boyama, el yıkama gibi etkinlikleri varmış. Mama Africa; Game meat tabağı lezzetli ve çok doyurucuymuş. Tabakta, springbok, kudu, ostrick, worthog, timsah ve geyik sucuğu (venison) servis ediliyormuş ve canlı müzik varmış.
Güney Afrika gezilecek yerler ile Johannesburg ve Pretoria gezilecek yerler hakkındaki yazılarımıza aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Johannesburg, Güney Afrika’nın finans merkezi olarak bilinmekte, tanınmış şirket ve bankaların genel müdürlüklerine ev sahipliği yapmakta. Cape Town’dan uçakla 1.5 saat mesafede. Ülkenin en büyük ve en kalabalık şehri konumunda. Joburg ve altın şehri olarak da biliniyor. Altın ve pırlanta yatakları ile çevrili ve çevresinde yıllardır kazılan madenlerinden çıkarılan toprak nedeniyle sonrada oluşmuş tepelerle dolu. Son yıllarda şehir merkezinde ofisi bulunan birçok tanınmış şirket, sürekli yaşanan hırsızlık olayları nedeniyle binalarını boşaltmış, kendilerine ait daha güvenli alanlar oluşturarak bu bölgelere taşınmışlar. Onlardan boşalan bir çok binaya ise evsizler yerleşmiş. 1888 yılındaki kuruluşundan 21. yüzyıla kadar ham elmas konusunda dünya lideri olan İngiliz-Güney Afrika şirketi olan De Beers’in elmas biçimli binası diamonds building de bu şehir de bulunmakta. Şehir zenginlerin yaşadığı mahalleler ve birkaç cadde dışında kötü durumda, ortalık pislik ve sefalet içinde. Tren istasyonu, tren yolu ağının daha iyi hale getirilmesi amacıyla satın alınmış ama amacına ulaşamayarak boşta kalan onlarca tren ve vagon ile tren mezarlığına dönmüş durumda. Johannesburg ve çevresinde yetişen Jakaranda ağaçları, açmaya başladıkları Ekim ayından sonra inanılmaz güzellikte görüntü oluşturmakta.
Güney AfrikaJakaranda ağaçları
Johannesburg gezilecek yerler
Anayasa tepesi insan hakları bölgesinde (Constitution Hill) Güney Afrika Anayasa Mahkemesi, en yüksek mahkeme konumunda. Binanın önünde Güney Afrikalılara adalet ve baskıdan uzak yaşama haklarını hatırlatmak için sürekli yanan demokrasi alevi bulunmakta. Şehirdeki başka bir ziyaret noktası da Houghton Mandela Evi. Houghton oldukça varlıklı bir bölge, çevre tertemiz, evler son derece lüks. Mandela evi ziyaret edilemiyor, dışarıdan görüyorsunuz. Çocukları şimdilerde bu ev için mahkemelikmiş. Ziyaretçiler evin önüne dileklerini yazdıkları küçük taşlar bırakıyorlar. Apartheid Müzesi gezilebilecek yerler arasında.
Constitution Hill & The Flame of DemocracyHoughton Nelson Mandela EviNelson Mandela’nın evi önündeki yazılı taşlar
Sandton City Mall: Burası çok güvenilir bir alışveriş merkezi, birçok tanınmış marka ve yerel ürünü bulabilirsiniz. Ayrıca yeme içme yerleri açısından da zengin. Avlusunun adı Nelson Mandela Square ve meydanda anıtı var. Avluda akşamları müzik/dans aktiviteleri yapılıyor. Alışveriş merkezinin altındaki markete de bayıldık. Akşam yemeğini Afrika’ya gelirken uçakta yanımızda oturan Cape Town yerlisi bir çiftin önerdiği Ocean Basket adlı restoranda aldık. Deniz ürünleri ağırlıklı bir restoran ve oldukça başarılı. Yemek sonrası Mandela meydanında gittiğimiz Hard Rock Cafe şansımıza mı öyleydi bilmiyoruz oldukça kalabalık, çok büyük olmasına rağmen oturacak yer bulmak zor. Canlı müzik eşliğinde dans edenlerle oldukça hareketli bir ortamı var. İçeceklerini hem sunum hem lezzet olarak beğenmedik hatta ilk kez bir Hard Rock Cafe’de böylesine hayal kırıklığı yaşadık ama içeride güzel koleksiyon var, duvarlarında çeşitli sanatçıların kıyafetleri, gitarları ve fotoları asılarak sergi haline gelmiş. Bunlar arasında Jackson’s 5 kardeşlerin kıyafetleri, Bon Jovi’nin gitarı, bar kısmında Gun’s and Roses’ın davulu sayılabilir. Yer bulamasanız da uğramaya ve sergilenen koleksiyonu görmeye değer. Yeri gelmişken kaldığımız Sandton Sky Hotel bu alışveriş merkezine 150 metre mesafede. Hem Cape Town hem de Johannesburg’da Sky Hotelde konakladık, her ikisi de oldukça iyi, gerek odalar gerekse genel alanlar temiz. Kahvaltıları çok güzel ve çeşit bol.
Johannesburg Hard Rock Cafe Bon JoviGuns & Roses
Planesberg Ulusal Parkı , Safari ve Bakubung: Seyahatimizin açık ara en güzel ayağı, Afrika’da birçok güzellik deneyimlememize rağmen baştan sona gezinin bizim için başrol oyuncusu. Safarimizi, Johannesburg’dan yaklaşık 170 km uzaklıkta bulunan Planesberg Ulusal Parkında yaptık ve Planesberg ulusal parkı içindeki Bakubung Legacy Hotel & Resort de konakladık. Lodge’lar inanılmaz güzel, parkın içinde, yemyeşil doğası, havası ile başka bir dünya. Odalar temiz ve konforlu. Akşam yemeğini ulusal parkta, tellerle çevrili alanda açık büfe olarak, yöresel müzik ve danslar eşliğinde alıyorsunuz, menüde bölgeye has yemekler var ve oldukça lezzetli. Kudu ve sığır eti, balık, malay usulü tavuk, zeytinyağlılar, yöreye has salatalar, turşular, meyve ve tatlı çeşitleri menüden aklımızda kalanlar. Otelin kahvaltısı da kesinlikle 10 numara, tabiatın içinde keyfine doyum olmuyor. En kötü tarafı bir gece kalmış olmamız, keşke daha uzun kalabilseydik.
Bakubung Legacy Resort
Planesberg Safari : Sabah 05.30 da otelden kalkan korunaklı jiplerle safari başlıyor. Biri sabah erken saatte diğeri aksam üzeri olmak üzere günde 2 safari yapılıyor. Safari 3 saat sürüyor. Park 550 km karelik bir alanı kapsıyor ama safari sadece belli bir rota üzerinde yapılıyor. Sabah erken ve gece geç saatte yapılmalarının sebebi buradaki hayvanları avlanma nedeni ile gece ayakta olmaları ve görünebilme olasılıklarının artması. Üzerinize ceket ve bere almanızda fayda var ve de sinek ilacı. Gelirken dürbün getirirseniz çok daha iyi gözlem yapabilirsiniz. Başarılı bir safari big 5 olarak adlandırılan aslan, leopar, gergedan, fil ve bizon gibi hayvanların hepsini ya da çoğunu görebilmekle ifade ediliyor. Hepsini ya da çoğunu göreceğinizin garantisi yok. Şoförler deneyimli, nerelere bakmaları, hangi sapaklara girmeleri gerektiğini biliyor olsa da yine başarılı bir safari şansınıza kalmış. Araçtan çıkmak yasak, kendi aracınızla da safari yapabiliyorsunuz ayrıca uçan balonla gezmek de mümkün. Şansımıza büyük beşten aslan, gergedan ve fil, diğer türlerden su aygırı, zebra, geyik, zürafa, kudu (güney afrikaya özgü antilop), çakal ve coyote (kır kurdu) ile birçok kuş türünü görebildik hatta aslanların avına ve beslenmelerine şahit olduk. Bu yönüyle başarılı bir safari yaşadığımızı söyleyebilirim, bu hayvanları doğal ortamlarında görmek inanılmaz heyecan verici. Safari esnasında leopar görme olasılığınız hiç yok denemese de leoparların yaşadığı bölge farklı, yapılan safarinin rotası aslan bölgesinden geçtiği için leopar görebilme şansı düşük.
Planesberg National Park Safari alanı
Johannesburg Aslan Parkı (Lion & Safari Park): Johannesburg şehrine 30 km uzaklıktaki park korunaklı araçlarla geziliyor. Tur yaklaşık bir saat. Rehber gezi süresince buradaki yaşam hakkında bilgi vermekte. Dilerseniz kendi aracınızla da parkı gezebiliyorsunuz ama araçtan dışarı çıkmanız, pencereleri açık bırakmanız, hayvanlara yaklaşmanız güvenlik nedeniyle yasak, yasağı delmeye kalkarsanız da sorumluluk size ait. 2015 yılında kendi araçları ile parkı gezen çiftin açık olan camından dişi bir aslan atlıyor ve kadın turiste saldırıyor. Kadın kurtulamazken eşini yaralı olarak kurtarıyorlar. Geziniz sırasında aslanlar, çitalar, yabani köpekler ve zürafalar görebileceğiniz türler arasında. Oldukça keyifli geçen bir gezi. Plannesberg Ulusal Parkında safari yapacak olsanız da safariniz esnasında aslan, zebra, Afrika köpeği, çita gibi hayvanları görememe olasılığı nedeniyle bu parka da gitmeniz tavsiye olunur. Parkta market, alışveriş merkezi ve wc bulunmakta.
Lion and Safari ParkJohannesburg aslan parkıJohannesburg Lion & Safari Park
Lesedi Kültür Köyü: Lesedi aslında anime bir köy. Afrika yerlilerinden Zulu, ,Xhosa, Basotho ve Pedi gibi kabilelerinin yaşamlarının sergilendiği bölge. Geziniz sırasında rehber, kabilelerin yaşamı, dili, töreleri ve ritüelleri hakkında bilgi veriyor. Sonrasında yerel dansları izleyeceğiniz gösteri alanına geçiyorsunuz. Köyde ayrıca makul fiyatlı hediyelik eşya satın alabileceğiniz pazar yeri bulunuyor, kredi kartı geçmekte. Anime bir köy olsa da çok keyifli bir yer ya da biz çok sevdik. Lesedi köyünde orijinal yerli yaşam yok ancak ülkede anlatıldığı şekilde yaşayan kabileler mevcutmuş.
Lesedi Cultural VillageLesedi Kültür Köyü
Johannesburg Sun City Resort : Johannesburg’dan yaklaşık 2 saatlik mesafede bulunan Sun City aslında oteller, kumarhaneler, restoranlar ve alışveriş merkezinden oluşan bir eğlence merkezi ve tatil bölgesi. Komplekste 4 otel var. Burası bir şehir değil etrafı çevrili bir tatil beldesi. Otellerin kendi havuzları ayrıca otellerde kalan misafirlerin ücretsiz kullanabildiği dalga havuzu bulunmakta. Dışarıdan gelen misafirler dalga havuzuna ücret ödeyerek girebiliyor. Daha önceleri otellerle dalga havuzu, restoran ve alışveriş merkezi arasında finiküler sistem varmış ama artık shuttlarla ulaşım sağlanıyor. Aslında tam bir Afrika tatil köyü, bizim gruptan başka beyaz neredeyse görmedik. Gittiğimizdeki ilk izlenimimiz harika bir yer şeklinde oldu, sonra hazırlanıp dalga havuzuna geçtiğimizde hayal kırıklığı yaşadık, nedense hijyenik gelmedi, sezon henüz başlamasına ve çok kalabalık olmamasına rağmen etraf da çok temiz değildi, yoğun sezonunu düşünemiyoruz bile. Dalga havuzunda kaydıraklar var, plajı yapay kum ve şezlonglar bulunmakta. Yapay havuzun girişi otel müşterilerine ücretsiz, check in esnasında resepsiyonda giriş fişleri veriliyor. Bu havuzdan verim alamayınca kaldığımız otelin havuzuna gidelim dedik ama orada da durum aynı, Türkiye’de düşük bütçeli, hijyeni fazlaca takmayan işletmeleri hatırlattı bize ve sadece güneşlenmekle yetindik. Buraya gelen bazı misafirler ayılıp bayılıyormuş ama kısaca bizi etkileyemedi. Neyse ki sadece bir gece kaldık. Havuzları bizi açmasa da tesisin yeme olanakları fazla. Sun City göl kenarında kurulmuş, akşam yemek öncesi kaldığımız otelden göle doğru yürüyüş yaptık, çevre gerçekten çok güzel, huzur verici ama karşımıza çıkan babun nedeniyle huzurumuz kaçtı, korkudan tırıs tırıs kalabalığın olduğu bölgeye gitmek zorunda kaldık. Babunlar saldırgan olabiliyor özellikle de elinizde yiyecek bir şeyler varsa, gelirseniz siz siz olun yiyecekle dolaşmayın, odanızın kapı ve pencerelerini kapalı tutun. Tesis Plannesberg Milli Parkı sınırında olduğu için çevrede sıklıkla babunlarla karşılaşılması mümkün. Akşam yemeğini tesis bünyesindeki Legends Restorantta aldık. Buranın en iyi restoranı imiş, daha ziyade et ürünleri bulunuyor. Canlı müzik var ve hoş vakit geçiriliyor. Kumarla aramız olmadığı için yemek sonrası Hard Rock Cafe’de oturmayı tercih ettik. Buradaki şubenin daha başarılı olduğunu söylenebilir. Sun City’e gelirken yolda onlarca teneke ve kibrit kutusu büyüklüğündeki evlerinin olduğu langa yerleşimlerinden geçiyorsunuz. Gözlenen yaşam içler acısı. Yolda birçok speed bump var, bunlar yönetim tarafından yapılmamış hatta yetkiler kaldırıyor burada yaşayan halk yeniden yapıyormuş. Amaçları ise gece buradan geçen araçların süratini düşürerek yavaşlamalarını ve soyulmalarının kolay hale getirmekmiş.
Johannesburg Sun City ResortSun City yapay dalga havuzu
Pretoriagezilecek yerler
Johannesburg’dan yaklaşık 60, havaalanından ise 50 km uzaklıktaki, ülkenin yönetsel başkenti olan Pretoria gezisini yaptık. Hakkında çok da bir şey yazamayacağım, geçerken uğradık sadece tadında bir gezi oldu. Gezimiz güvenlik nedeniyle daha ziyade araçla tur şeklinde gerçekleşti, zaten insan inmek de istemiyor. Güvenli olmamasının nedeni sadece beyazlara duyulan antipati değil aynı zamanda genel olarak turistlerin hırsızlığa uğramaları, rahatsızlık verilmesi gibi sebepler yoksa gündüz gözüyle saldırıya uğramanız ya da cinayete kurban gitme olasılığı değil. Girilmemesi gereken mahallelere girmemek, gece yürümemek gibi hususlara burada da azami dikkat edilmesi gerekiyor.
Şehre Andries Pretorius’un kendi adı verilmiş. Pretorius yanına Cape kolonisinden kovulan Voortrekker’leri (Hollanda kökenli, Afrikaan lehçesi kullanan halk) alarak onları Apies nehri kıyısına yerleştirmiş. Burada Zulu kabilesi ile girdikleri kanlı savaşta galip gelmesi nedeniyle kahraman ilan edilmiş. Bu nedenle nehir kanlı nehir olarak bilinmekte. Şehirde büyük bir üniversite bulunmakta. Pretoria’da Afrika’ya geldiğinizi sonuna kadar anlıyorsunuz, sokaklarda bir tek beyaz yok. Beyaz nüfus %9 civarında ve oldukça korunaklı, lüks, havuzlu çok güzel evlerde, mahallelerde yaşamakta. Şehirde çok fazla ziyaret noktası ya da yapılacak bir şey yok. Voortrekker Anıtı ve Union Buildings (Birlik Binaları) ve Church Square görülebilecek yerler arasında. Church Square şehrin en önemli meydanı, ortasında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli rol oynayan ve devlet başkanı olan Berlin kökenli Paul Kruger‘in heykeli yer alır. Voortrekker Anıtı, granitten yapılmış ve bir tepenin üzerine inşa edilmiş. Duvarlarında Voortrekker’lerin yerli halk ile yaptıkları savaşların kabartmaları canlandırılmış. Mola vererek ziyaret ettiğimiz tek yer Birlik binaları ve önündeki Nelson Mandela Anıtı oldu. Yarım çember şeklindeki binanın mimarisi oldukça güzel aynı zamanda Güney Afrika Devlet Başkanının ofisi de burada bulunmakta. Birlik Binalarının karşısında alanda bulunan 9 metrelik Nelson Mandela anıtı önünde mola verdik. Anıtın yakınında Güney Afrika’nın en eski kabilelerinden biri olduklarını ve dillerinin Afrika’da kullanılan ilk dil olduğu halde hükümet tarafından resmi olarak kabul edilmediği için 5 yıldır direniş yapan Khoisan kabile üyeleri bulunmakta. Kabile aynı zamanda eylem yaptıkları alanda kenevir de yetiştirmekte. Güney Afrika’da kenevirin evlerde şahsi kullanımı 2018 yılında serbest bırakılmış olmasına rağmen, Khoisan Kralı olduğu söylenen kabile lideri burada, başkanlık binası karşısında kenevir yetiştirdiği için 2022 yılında tutuklanmış. Ücret karşılığı fotoğraf çektiren bir üye bu ücretin direniş masraflarına kullanılmakta olduğunu belirtti ancak rehberimizin ricası üzerine de fotoğraf çektirmeye razı oldu.
Voortrekker AnıtıUnion Buidings ve önünde 9 metrelik Mandela AnıtıUnion Building yakınında eylem yapan Khoisan vatandaşı ve yetiştirdikleri kenevirler
Güney Afrika gezilecek yerler ile Cape Town gezilecek yazılarımızın linkleri aşağıdadır.